MENÜ

Fotografide Kavram Kargaşası

* İFSAK – Fotograf/Sinema Dergisi, Sayı: 9, Mart 1987


Son yıllarda ülkemizde, geleneksel fotografi anlayışının yanında yaygınlık kazanan yeni gerçeklik arayışları doğrultusundaki çalışmaları tek bir kavram çatısı altında birleştirmeye yönelik önemli hiç bir adım atılmadı bugüne değin. Geniş kitleleri bünyesinde toplayan derneklerin bu konuya yönelik ciddi bir tartışma ortamı yaratmamış olmalarından dolayı, yalnızca bireysel çıkışları izledik. Bu konu, kitlelerin tartışmasına açılmadıkça belirsizlik ve karmaşa devam edecek gibi gözüküyor ki, bu da çok yakın bir gelecekte şimdiki kavramlara yenilerinin eklenmesiyle meselenin çözümünü güçleştirecek niteliktedir. AFSAD (Ankara Fotograf Sanatçıları Derneği) ’ın Ocak ayı başlangıcında gerçekleştirdiği 2. Fotograf Sempozyumu’na sunduğum bildirime sonradan ek olarak aldığım kavram kargaşası bölümünü, konuya kavramlar doğrultusunda açıklık getireceğine ve tartışma ortamının oluşturulmasına katkı sağlayacağına inandığımdan, bu yazıma aynen almayı uygun gördüm.

Kimilerine göre kurgu veya tasarıma dayalı, kimilerine göre de yaratıcı (creativ) kavramları ile açıklanmaya çalışılan yeni gerçekliğe kılıf uydurma çabalarına, Sanat-Adam Dergisi’nin Şubat’86 sayısında Fotografın İki Yolu başlıklı yazısında resimsi fotograf (pictorialism) kavramı ile -kendisini yazım alanından tanıdığımız- Samih Rifat arkadaşımız da katıldı. Ortaya attığı resimsi kavramı ile bir başka karmaşanın içinde bulduk kendimizi. Bu arada Samih arkadaşımın, ülkemizde yeni gerçeklik arayışlarını ilk ortaya atan kişi olarak her fırsatta açıklamaya çalıştığım deneysel fotografi kavramından, yazısında bahsetmemiş olması ilginç doğrusu. Herşey bir tarafa; kurgu, tasarım, yaratıcı, resimsel veya resimsi kavramları fotografi içindeki yeni gerçekliği açıklayıcı ve genelleyici nitelikte değillerdir. Konuya açıklık getirmesi açısından bütün bu kavramları tek tek ele alalım:

KURGU: Sinema dilinin kullandığı bir kavramdır. Bir filmin yapımı sırasında elde edilen planları uyumlu bir yolda birleştirmek, düzenlemek anlamında kullanılan teknik bir aşamadır. Sinema dilinin kullandığı bu teknolojik işlem, fotografinin yeni gerçeklik anlayışını kavram olarak açıklayamaz.

TASARIM: İletişim sisteminin tüm tasarımcı/yaygınlaştırıcı yani görsel ve görsel/işitsel araçları tasarım prensibini içerir. Samih arkadaşımın dediği gibi, mimarlık sanatının proje kavramını da düşündürtmüyor yalnızca: Grafik, sanatsal bütünü ile tasarıma dayalıdır. Üniversitelerde Endüstri Ürünleri Tasarımı adı altında bölümler vardır. Kaldı ki, belgeci ve görüntü seçici geleneksel fotografi tavrının temel prensipleri de tasarıma dayalıdır. İnsan ile ilgili her alanda karşımıza çıkan bu kavram, yeni gerçekliği özgün kılıcı nitelikte değildir.

YARATICI (Creativ): İnsandaki yaratma tutkusu, insanlığın kendisi kadar eskidir. Tüm görsel ve görsel/işitsel sanatların dokusunda yaratıcılık vardır. Diğer sanatların yanında, fotografinin yeni gerçekliğe yaklaşımını yaratıcı olarak nitelemek, yaratma olgusunu yalnızca bu anlayışa özgü gibi gösterir ki, bu da doğru bir tanımlama olmaz.

RESİMSİ (Pictorialism): Resim alanında sıkça kullanılan picture sözcüğünden türetilmiş olup; batıda, resmin anlatımına yaklaşmış, hatta resim gibi olmuş tanımını içeren bir anlayıştır. Kavram, dilbilim açısından ele alındığında: resim sözcüğünün yanına eklenen –si eki belirsizliğe sürüklüyor bizi. Ne resim ne de fotografi! Ama hangisi olduğu çözümünü getirmiyor. Samih arkadaşımız bu kavram ve tanımı ortaya attığında, -sanırım- kendi kendisini dop dolu kavram kargaşası içine ittiğinin farkında değildi herhalde. Çünkü, kısa bir süre fotografinin yeni gerçeklik anlayışına kavram bulmayı bir tarafa bırakır da, son zamanlarda sık izlediğimiz resim sanatının romantizm, ifadeci/expressionism ve izlenimci/impressionism akımlarının bir karışımı, yani ne olduğu belirsiz ve üstelik de tek kare içinde müdahalesiz olarak çözümlenmiş çalışmalara bir göz atarsak, belgesel nitelikli bu çalışmalara da yeni kavramlar bulmak zorunda kalacağız. Bu anlayışa birkaç örnek: Sedat Uzaras’ın 2. Devlet Fotograf Yarışmasında renkli baskı dalında birincilik ödülünü almış olan çalışması ile İzzet Keribar’ın Etap Otelleri yarışmasında birincilik ödülünü almış çalışması.. Ve bunlara benzer daha birçokları..

Bugün için resim alanından yeni bir Turner, Delecaroix veya yeni izlenimcilerden Seurat ile Signac; fotografi alanından 1896 yılında Watzek’in natürmortu, 1897 yılında Henneberg’in Park Manzarası ile 1907 yılında Hamburg’lu Bernhard Troch’un Kent Manzarası yeniden yaratılmak isteniliyor; ancak bugünün teknolojik olanakları, o yılların 3 ayrı film ile gerçekleştirilmiş kauçuk baskı/gummidruck’nın verdiği resimsi tadı nedense veremiyor!. Samih arkadaşım, bu anlayış doğrultusunda sürdürülen çalışmaları resimsi veya resimsel olarak tanımlarsa, kanımca çok daha faydalı olacaktır. Kaldı ki, ben ne belgesel fotografinin izlenimci akımını ve ne de yeni gerçeklik arayışlarını resim sanatının şu veya bu kavramı ile açıklamaktan sürekli kaçınmışımdır. Gelişim süreçleri, teknolojileri, gerçeklik arayışları, an kavramına yaklaşımları ve görsel dilleri farklı olan resim ve fotografiyi -geçmişte olduğu gibi- karşı karşıya getirmenin anlamı yoktur.

Ülkemizde yaygınlık kazanan yeni gerçeklik arayışları doğrultusundaki çalışmalar deneyseldir. Yabancı dildeki karşılığı experiementell olan bu kavramı doğal bilimler şöyle tanımlar:    

“deney, önceden belirlenmiş yöntem ile amaca dayalı, araştırma sonucu ortaya çıkacak bulguların doğruluğunu kanıtlamak ve dolayısıyla araştırma kapsamı içindeki bilgilerin gelişmesini sağlamaktır.”

Sanat Tarihi’ndeki tanımlama ve açıklaması ise şöyledir:

“belirlenmiş çerçeve dışına çıkmak, günlük yaşamın ötesinde bir başka nesnel gerçekliğe ulaşmak; özgürlüğü yaşamak, dışlanma korkusunu, bağımlılığı, zorunluluğu yıkmak ve geçmişe gömmek. Her şeyin neden ve niçinini sormak, geçmişi ve geleceği aynı anda yaşamak”

Du Mont’un 1978 yılında yayımladığı fotografi sözlüğü Lexikon der Fotografie’nin 84’ncü sayfasında Deneysel Fotografie/Experimentelle Fotografie’nin açıklamasını kısaca aktarmak istiyorum:

“Fotogram ve fotomontaj üzerine 1850 yılı öncesinde yarı ciddi, yarı şaka doğrultusunda yapılmış örnekler vardır. Kinematografinin gelişim süreci içinde Eadweard Muybridge (1830-1904)’in sanatsal platformdaki deneysel etkinlikleri ilk örneklere girer. Klasik fotografinin 19. yüzyıl içinde sanatsal alanda gelişmesinin yanında, deneysel fotografi bunu ancak 20. yüzyılda başarabilmiştir. Şadografi / schadographie ve rayogram / rayogramm’lar, dadaist ve sürrealistlerin kolaj / collage ve fotomontaj / fotomontage’ları, bugün için de, fotografi sanatına yeni anlatım biçimlerinin katılmasında katkıları olmaktadır. Bugün, deneysel fotografide kullanılan yöntemler -gösterdiği çok yönlülükten dolayı- o denli genişledi ki, burada sadece birkaçına dağinmek ile yetineceğiz: Geliştirilmiş siyah/beyaz ve renkli filmlerin nitelikleri, fotograf sanatçısına önceden belirlenmiş fikir doğrultusunda görselleştirmeyi düşündüğü bir nesne veya olayı çekim anında manipule edebilme kolaylığı sağlamaktadır. Başlıbaşına birer teknolojik yöntem olarak karşımıza çıkan bu olanaklardan, aynı film düzlemi üzerine çoklu çekim yönteminin, iki veya daha çok filmin birleştirilmesiyle aynı anda veya ayrı yapılan baskı yönteminin (sandwich-verfahren), iki veya daha çok filme total veya lokal kimyasal indirgeme uygulayarak oluşturulan sandwich-film yönteminin, çekim anında veya sonrasında karanlık odada uygulanan maske yönteminin, renk ve kontrast değişimini sağlayan infrarot malzemenin amaç doğrultusunda doğru kullanımı şaşırtıcı gerçeklere ulaştıracaktır bizleri”

Deneysel fotografi bu yöntemleri kullanırken hiç bir kısıtlama ve sınır tanımaz; olabildiği kadar aklın mekanizminden ve sansüründen arınmış olmayı dener. Bunun içindir ki, deneysel fotografiden, günlük yaşam düzeninin ötesinde, bireyi iç gerçekliğe götürecek imgeler bütünü olarak söz etmek gerekir. Ulaşmak istediği sanatsal dilin temel ilkesi, tez-hipotez veya düşünü olarak belirlenmiş yaratıcı fikirdir. Yaratıcı fikrin belirlenmesinde, kuramsal platformda aşağıdaki dizini takip eder:

1. Sorunun anlaşılması
1.1. Sorun: Sorunun tanımı,
1.2. Hazırlık: Sorun ile ilgili tüm verilerin toplanıp çözülmesi,

2. Fikrin araştırılıp bulunması
2.1. Fikir üretimi,
2.2. Fikrin geliştirilmesi,

Fikir üretimi sonucu ortaya çıkan çeşitli fikirler arasından seçim yapılır; bunlara yeni fikirler eklenebilir, değiştirilebilir veya birleştirilerek yeniden işlenir.

3. Çözüm bulmak
3.1. Bulunan çözümlerin irdelenmesi,
3.2. Son çözümün kararlaştırılıp benimsenmesi,

4. Getirilen çözümün görsel dile dönüştürülmesi.

Düşünü biçiminde oluşan yaratıcı fikrin görsel dile aktarılabilmesi, incelenecek konu kapsamındaki bilgilerin eksiksiz toplanmasına bağlıdır. Bunun için çalışma belli bir süreci, bu süreç içinde yöntembilime dayalı belli bir araştırmayı gerektirir.

Bugün için ülkemizde, kutuplaşmaya kadar ulaştırılmak istenen, hoşgörü ve esneklikten yoksun deneysel ve an çatışması sürdürülmek isteniyor. AFSAD’ın gerçekleştirdiği 2. Fotograf Sempozyumu sonrasında ortaya çıkan gerçek budur. Biz deneyselciler, deneysel fotografiye karşı çıkanların tersine, fotografiyi bir bütün araç olarak görüyor, bu bütünlük içinde anı imgeleme işlevini yerine getiren belgesel fotografiyi yadsımıyor; ancak, sanatsal mesaja ulaşmadaki dil farklılığını getirmek istiyoruz. Şunu da vurgulamak gerekir ki; sanat, saniyenin yüzyirmibeşte biri gibi kısa bir süreç içinde gerçekleşmiş olsaydı, tüm foto-severleri sanatçı olarak nitelememiz gerekirdi ki, bu doğru bir mantık olmazdı. Neyin nereye ait olduğunu tarihsel gelişim açıkça gösteriyor. Bunun dışında, genç beyinleri bulandırmanın, onları katı kurallar doğrultusunda bilinçlendirmenin anlamsızlığına inanıyorum.

“…nerede, hangi toplumda geçmiş ile övünmeyi iş edinen, geleneklere bağlılığı erdem sayan bir baş varsa, bu başın çevresinde toplananlar varsa, orada geleceğe övünülecek, sözü edilebilecek bir uygarlık ürünü bırakamayanlar vardır. Verimli, yaratıcı bir baş için durma, saplanma eskiyi anlamsız bir yük olarak geleceğe taşıma sözkonusu değildir…” ¹
¹ EYÜBOĞLU, İsmet Zeki – KIYI DERGİSİ, Ocak 87, “Katılaşmış Başlar“, Makale, Sayı: 10, Sf: 3

Ocak 1987

Tüm yazılar