MENÜ

Kavramsal ve Görsel İmgeler 1 Sergisi Üzerine Söyleşi

* Milliyet Sanat Dergisi, 15 Ekim 1989, Sayı: 226

Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Ana Sanat Dalı Öğretim üyelerinden Ahmet Öner GEZGİN 4. kişisel sergisini, Uluslararası II. İstanbul Bienali çerçevesinde Vakko Sanat Galerisi’nde açtı. Fotoğrafın yanı sıra, çeşitli görsel öğelerle pekiştirilen bu sergi üzerine Gezgin ile yapılan söyleşiyi sunuyoruz.


Bienal çerçevesinde açılan serginizde fotoğraf çalışmalarınızın, üç boyutlu çalışmalara doğru geçişini gözlüyoruz. Bu değişimi nasıl açıklıyorsunuz?

Bienal kapsamında açılan bu sergi bir değişimin göstergesi değil, aksine 80’li yıllardan bu yana aktif olarak sürdürdüğüm ve hiçbir ödün vermediğim çizginin bir gelişim göstergesidir. Moda, değişimin simgesidir; sürekliliği yoktur. Benim sürecimin dünü ve ulaştığı bugünü vardır. 1900’lerden 2000’li yıllara geçişi hazırlayan faktörlerden, bilginin geniş kapsamlı olarak gelişimi, toplumsal yapının değişimi, iletişim araçlarının baş döndürücü hızla gelişimi ve politik devinimler çağını imgeleme çabası içindeki sanatçıyı etkilemekte, onu yeni arayışlara yöneltmekte ve dolayısıyla endüstri ve bilimin sağladığı araç-gereç ve uygulamalar sanatçıya yeni anlatım olanaklarının kapılarını açmaktadır. Bu olanaklar sanatçıya kendi gerçeğini, yani yaşadığı çağın gerçeğini, yeni ve öznel bir dil ile sunmasına zemin hazırlamaktadır. Bu durum sanatçıyı çok yönlü ve çok boyutlu, değişken düşünce yapısına yöneltmektedir.

Sanat yapıtı, günlük yaşamdan dar bir kesitin, saniyenin yüz yirmi beşte biri hızlılıkta dondurulmuş kaydı değildir. Ayrıca düşünülmesi ve özgün bir nesnel gerçekliğe açılım göstermesi gerekir. Çünkü, sanatın dokusunda yalnız geçmiş olan belli bir anlık dönem değil, aynı zamanda gelecek olan zaman da vardır. Bu nedenden dolayı, her sanat gibi fotografi sanatının da varlığını sürdürebilmesi için yeni anlatım olanaklarının araştırılması, kendine özgü teknik, estetik, semantik ve pragmatik dilini sanatsal bağlamda zenginleştirmesi gerekir. Bu gelişim çizgisi içinde fotografinin diğer sanat dalları ile sınırlı bir diyalog içine girmesi kaçınılmazdır. 80’li yıllardan bu yana gösterdiğim çabalar ve oluşturduğum çalışmalar bu düşünce doğrultusunda gelişti. Şöyle ki, Almanya’da ihtisas eğitimimi 1977 yılında tamamlayıp Türkiye’ye döndükten ve Akademi’de asistan olarak göreve başladıktan üç yıl sonra aynı kurumda açtığım sergideki çalışmalarım, dışavurumculuktan fantastiğe, yeni gerçeğe ve giderek deneysel sanata açılım gösteren görüşleri bütünlüyordu. İzleyiciyi görsel eğitimden, düşünsel eğitime yöneltmeyi amaçlayan bu serginin gizli sloganı fotografide özgürlük düşüncesine dayalı yeni gerçeklik idi. O yılların Türkiye’sinde bir başka dili konuşan kitlelere bu yeni gerçeklik arayışını aktarmanın ne denli güç olduğunun bilincindeydim.

Geçen süreçte geleneksel fotografinin anlık görüntülerinin karşısında yeni iç gerçeklik arayışını sürdürdüm. Bu doğrultuda üçüncü boyutu düşünsel olarak oluşturmaya çalıştım. Bu dönem çalışmalarımın ortak mesajı bugün de olduğu gibi insan ile ilişkili; Çağımız insanının iç ve dış gerçeklerinin ikilemini Freudçu bir yaklaşımla araştırmak, bende vazgeçilmez bir tutku gibi…

Kavramsal ve Görsel İmgeler’in temel öğeleri nelerdir? Gerek teknik ve gerekse içerik açısından?

Sergideki çalışmalar karışık teknik ile üretildiler. Mekanda ve kaide üzerinde sergilenen Bulut İnsanlar’ın dışındakiler duvara asılı konumdadır. Çalışmaların temel öğesini fotografi oluşturmaktadır. İnsan öğesinin bulunduğu çalışmalar izleyici boyutunda; yani bire bir boyuttadır. Çalışmalar, monokrom baskı tekniği ile üretildiler. Birkaçında lokal, Bulut İnsanlar’da total monokrom mavi tonlama, birinde total monokrom kahverengi tonlama uygulandı. Serginin diğer öğeleri ise, ayrı kök ve mantıktan gelen teknolojik ürünler: Ondüle karton, sicim, plastik köşebent, bakalit, alüminyum, pirinç metal levha, deri, pleksiglas, ahşap, sentetik ve selülozik boya vb. Bu arada alçı mask ve alçı elleri unutmamak gerekir; üç boyutlu yüzeylerde, örneğin Bulut İnsanlar’da fotograf kağıdının kumaş gibi kullanılmış olması, bu sergide uygulanan önemli deneysel yöntemlerden biri…

Yukarıda sıraladığım öğelerden bazıları algıladığımız biçimde, birçoğu da konsept doğrultusunda biçimlerinden yeni biçimler üretilerek kullanıldı. Her çalışmanın öğesi, o çalışmanın anlamına ve iletişimsel mesajına uygun olarak seçildi. Daha önce vurguladığım gibi insan öğesi bu sergide de dominant: Çağımız insanının iç ve dış gerçeklerine görsel dil ile çözüm önerileri getirmeye çalıştım.

Türkiye’de fotograf sanatı son yıllarda nasıl bir evrim içinde?

Gerek kitlenin fotografiye ilgisi ve gerekse belgesel tavrın dışında yeni gerçeklik arayışları içine girilmiş olması açısından olumluya doğru bir yöneliş var. Ancak bu çabalar, diğer sanatların hızlı değişimine paralellik sağlayamayacak kadar yavaş. Bunun çok yönlü nedenleri var. Birincisi: Fotografiyi, sanatsal mesaja ulaşmada bir araç olarak kullananların kuramdan çok, teknolojik bilgi depolama yönünde ısrar etmesi. İkincisi: Ülkemizde sanatsal bağlamda kitlesini bulamamış, bu doğrultuda kitleleri peşinden sürükleyemeyen tek sanat dalının fotografi olması. Üçüncüsü: Fotografinin toplumsal ve sanatsal işlevini yerine getirebilmesi için gerekli ön koşullardan en önemlisi olan eğitimin kurumsallaşması, öncelikle birinci sırayı alması gerekirken geciktirilmiş olması. Dolayısıyla çağın düşünce yapısına paralellik sağlayabilecek eğitici kadronun oluşturulmamış olması. Dördüncüsü: Ülkemizde diğer plastik sanatların gelişim çizgisini takip edebilecek ve fotografi ile ilişkisini kurabilecek, kuramsal bilgi yüklü eleştirmeni olmayan tek sanat dalı yine fotografidir.

Son söz olarak diyebilirim ki, ülkemizde fotografinin gelişim sürecinde yeni gerçeklik arayışları doğrultusunda bireysel çıkışlar vardır. Ancak kitlesel gelişmeden söz edebilmek henüz mümkün değildir.

Ekim 1989

Tüm yazılar