* Oda/o-da sergisi, sergi kataloğu 30 yıllık eğitimciyim. Geçmişte kalan adıyla Akademi’de, günümüz adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde asistan olduğumdan bu yana tam 30 yıl geçti. Bu süreçte fotografi ile uğraşanların kamplara ayrıldığı, fotografi ile sanatın hem buluştuğu, hem de birbirini eleştirdiği 80’li yıllarda dönemi tetikleyen, dönemin kurama ve uygulamaya dönük alt yapısının oluşmasına katkı sağlayan ve ivme kazandıran birisi olarak öğrencilerimin yönlendirilmesinde, fotografi adına yasak olan her şeyin yapıldığı özgür bir ortam oluşturmayı, kişisel eğilimleri doğrultusunda çağdaşlığı, yeniliği, özgünlüğü göz ardı etmeyen, üretime dönük yaratıcı, akademik sağlam temeller üzerinde biçimlenen ama kuralcı, katı, tutucu olmayan, kendini tanıyan, duyarlı, hoşgörülü ve coşkulu bir eğitimi amaçladım. Bu uzun zaman aralığında sayısız insan geçti; onlardan, geleceğin genç eğitimcileri olacak dokuz genç insan, bugün farklı anlamlar içeren oda/o-da kavramı çerçevesinde fotografik dışavurumlarını sergiliyorlar. Sergi kataloğunda yer alan ve sergilenen çalışmalar, bir yandan içerideki Ben’in kendi iç gerçekliğine yönelmesi, bir yandan da Ben’in, işaret edilen ötekiyle dolaylı ya da dolaysız ilişki kurması anlam boyutlarına taşınabilir ve bu doğrultuda açımlanabilirler. Dışarıda kalan ya da işaret edilen öteki için bu çalışmalar bir iç bakıştır; oto-portrelerin ağırlıklı olduğu çalışmalar ben için bir dış bakıştır ki, bu da fotografinin normal retoriğinde kavramın esasını ortaya konuşunu simgelemektedir. Oda/o-da kavramına […]Read More ›
* Bu deneme yazısı, AFSAD’ın (Ankara Fotograf Sanatçıları Derneği) 18 – 20 Ekim 2002 tarihleri arasında düzenlediği 6. Fotoğraf Sempozyumuna aynı başlık altında bildiri olarak sunulmuş ve bildiriler kitabında yer almıştır. Bu denemede, sanat bağlamında fotografi olgusunu -gerek araç ve gerekse de amaç olarak kullanıldığı alanlardaki durumu bakımından- bilim ve tekniğin kaydettiği değişimlerle karşılaştırdıktan sonra, bugünün ve geleceğin toplumunun sanatçıyı nasıl etkilediğini ve etkileyebileceğini sorgulamak istiyorum. Bu yöntem doğrultusunda, insan ruhuna can veren kutsal ateşe sahip olmayan aletlerin egemenliğindeki ultra modern köleliğin yaşandığı yüzyılımızda fotografinin yazgısı sorununu çözümleyemesem bile, kendi düşündüklerim doğrultusunda ortaya koymaya çalışacağım. Yeni bir yüzyılın içinde bulunmak insana değişikliği çağrıştırır; yirmi birinci yüzyıl denince de bir dönemin artı ve eksileriyle geride kaldığını düşünürüz. Birçoklarının, son 20-30 yılda modern, post-modern, küreselleşme tartışmalarıyla daha çok günahların öne çıkarıldığı yüzyılın ardından yeniçağ dedikleri dönem kuşkusuz gelecekti; ama nasıl bir çağ olacaktı bu? 2000’li yıllar üzerine kendi kendimize sorular sormak, imkanlar dahilindeki birçok soru ile karşı karşıya gelmek demektir. Gelecekte acaba, geçmişten günümüze uzanan gelişim çizgisinde sürekli değişim gösteren, bilim ve tekniğin katkısıyla kullanım alanları hızla artan, kültürel ve estetize edilmiş bir yaşantının ortak paydasını oluşturan fotografi ne şekil alacaktır? Hangi stile uyum sağlayacaktır? Hangi teknikleri içleyip, hangilerini dışlayacaktır? Bunlarla birlikte […]Read More ›
* Profesörlük tezi, İstanbul. Bu araştırma yazısının 1980 sonrası bölümü “1980 Sonrası Türkiye’de Fotografçılık” başlığı altında Cumhuriyet Sonrası İletişim Ansiklopedisi, 12. Cilt, İstanbul, Sf. 531 – 535’de yayımlandı. Giriş Ülkemizde, Cumhuriyet sonrası fotografi olugusunu değerlendirme denemesine girişen bir tarihçi, bir takım özel sorunlarla karşı karşıyadır. Bunlardan biri, belki de en önemlisi, söz konusu tarihçinin geçmişe yönelik plastik sanatların diğer dalları ile zaman ve akımlar boyutunda iletişiminin kurulduğu yazılı kaynaktan yoksun olması; böyle bir kaynak olsa dahi, bunun gerçekliği ve değeri konusunda da kuşkuların bulunmasıdır. Nicelik bakımından yok denecek kadar az olan gözlem ve incelemeler, Cumhuriyet sonrası fotografi hareketini kaynağı gereği, birbirini izleyen başarılı devrimler olarak açıklar. Oysa süreç içindeki gelişmeler, olgular analitik yöntemlerle incelenmiş olsalardı, fotografi sanatı adına bir ilerleme olduğunu pek az kimse ileri sürebilirdi. Bir başka sorun da, bir dönemin nesnel bir dökümünü kronolojik sıralama yöntemiyle vermeye çalışan tarihçi çok geçmeden ya eleştirmenliğe soyunur, ya da tümüyle tarihsel olmayan başka ölçütlere uyar. Kanımca, geçmişe yönelik değerlendirme yazılarında tarihçinin kaçınması gereken en önemli noktalardan birisidir bu; yani kendisini hiçbir zaman herhangi bir sanat akımının sözcüsü, hatta önderi durumuna getirmemeli, geçmişi kendi görüşlerini haklı göstermek için kullanmamalıdır. ¹ ¹ LYNTON, Norbert – Modern Sanatın Öyküsü, Çev. Prof. Dr. Cevat Çapan, Prof. Sadi Ûziş, […]Read More ›
* Arredamento Dekorasyon Dergisi, Boyut Yayın Grubu, İstanbul, Nisan 1995, Sayı: 69, Sf: 123 – 124 İstanbul Alman Kültür Merkezi’nin katkılarıyla Mimar Sinan Üniversitesi’nin 112. Yılı kutlamaları çerçevesinde Mimar Sinan Salonu’nda 31 Mart 1995 tarihine kadar açık kalan August Sander (1876-1964) sergisi, zaman dizinsel açıdan bakıldığında, son on yıl içinde kısır çekişmelerin sürdürüldüğü üretimsiz ortamımıza katalist görevi olarak değerlendirilebilir. 1920 – 1940 yıllarının en ayırtkan özelliği, Birinci Dünya Savaşı’nın bitmiş ve ikincisinin başlamış olmasıdır. Bu iki on yıllık zaman dilimi içinde yaşanan ekonomik, sosyal ve kültürel çöküntünün kaçınılmaz bir sonucu olarak bazı fotografçılar ahlakçı bakış açısı içinde işe koyulup, ağır toplumsal gerçeklerin dile getirildiği konulara yönelirler. Bazıları ise, bilim adamı tanımlamasına uygun bir biçimde, gerçekçi ve çözümsel (analitik) doğrultuda çalışmaya yoğunlaşırlar. August Sander’in 1911 yılında başlayıp, 1952 yılına kadar sürdürdüğü ve odak noktasını her iki dünya savaşı arasındaki zaman diliminde farklı toplumsal katmanlarda yaşayan insanın oluşturduğu portre fotografları, birer nostaljik anı kırıntısı olmalarının çok ötesinde, Susan Sontag’ın “Über Fotografie (1978)” kitabında altını çizerek belirttiği gibi, 19. yüzyılda ortaya çıkan topolojik bilimlerin iddia ettiği doğrultuda bilimsel açıdan birer tarafsızlık göstergeleridir. August Sander, fotograf sanatı ve tarihinin gelişim sürecinde adından sık söz edilen, İkinci Dünya Savaşı öncesi Alman fotograf ekolünün önde gelen […]Read More ›
* Sanat Çevresi Dergisi, Nisan 1992, Sayı: 162 Birincisini Aralık 1989 yılında gerçekleştirdiğimiz “Deneysel Fotografi Öğrenci Çalışmaları Sergisi“ nin İkincisi, 08-22 Nisan 1992 tarihleri arasında Mimar Sinan Üniversitesi (MSÜ) Osman Hamdi Bey Sergi Salonu’nda izlenebilir. Serginin açılışı 08 Nisan 1992, Çarşamba, saat 16.30’dur. İkinci sergi, 1990 ve 1991 Eğitim-Öğretim dönemlerinde Deneysel Fotografi disiplinini takip etmiş 27 öğrencinin yaklaşık 50-60 adet siyah / beyaz baskı ve renkli baskı çalışmalarından oluşmaktadır. İkinci serginin en önemli özelliklerinden biri, 8 öğrencinin katılımıyla gerçekleştirilen ve “Fotografinin Gerçeklik Boyutları“ nın irdelendiği proje uygulamasıdır. Proje, 8 adet öz portrenin gerçek insan boyutlarında (1:1) siyah / beyaz baskılardan oluşmaktadır. Proje kapsamındaki 1:1 baskılar, sergi salonunda bulundukları mekanların nesnel yapısı ile bütünlük içindedir. Sergi, MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Fotograf Ana Sanat Dalı Deneysel Fotografi disiplini öğretim üyesi Doç. Ahmet Öner Gezgin tarafından tasarlanmış ve gerçekleştirilmiştir. “Deneysel Fotografi 2. Öğrenci Çalışmaları Sergisi” Üzerine Bildiri Sergi: 8-22 Nisan 1992, MSÜ Osman Hamdi Bey Sergi Salonu. Estetik teori onsekizinci yüzyılın ikinci yarısına kadar felsefeden etkilenmişti; özellikle antik felsefeden. Sonraki yıllarda, yani onsekizinci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Alman edebiyatında romantizm akımını izleyen yıllarda ortaya çıkan ve tüm plastik sanatları etkileyen Sturm und Drang-Buhran Dönemi akımıyla birlikte estetik teori, alışılmış nesnel kriterleri terkedip, öznel […]Read More ›
* İFSAK, Fotoğraf / Sinema Dergisi, Sayı: 14, Ekim 1987 Fotomontajın geçmişi her ne kadar William Henry Fox Talbot’a ¹ kadar uzanıyorsa da, sanat akımı olarak ortaya çıkışı ve kişilik bulması 19. yüzyılın başlarına rastlar. Bu yüzyılda, Dada grubu sanatçılarından Raoul Hausmann (1886-1971), George Grosz (1893-1953), John Heartfield (1891-1961), Hannah Höch (doğ. 1889), El Lissitzky (1890-1941) ve diğerleri ile doruk noktasına ulaşan Fotomontaj, zamanın sanat akımlarından Fütürizm ve Sürrealizm ile uzantısı Bauhaus Okulu’nu da etkilemiştir. Bu grubun sanatçılarından özellikle Laszlo Moholy-Nagy (1895-1946) ve Herbert Bayer (doğ. 1900) zamanın fotomontaj ustaları olarak bilinirler. Fotomontajın etkisi altına aldığı ve yeni bir kişilik kazandırdığı modern grafik ve pentür sanatı, gerçeküstü alana 1920 yıllarında Max Ernst ile birlikte kapılarını aralar. Bu dönemin fotomontaj çalışmalarında grafik desenin foto-grafik görüntüler ile birleştirilerek kullanıldığını görüyoruz. Dadaistlerin karmaşık ve yumuşak estetik yapı anlayışlarından, daha sert bir estetik anlayışı ile ayrılan gerçeküstücülerin çalışmalarının temelini oluşturan fotografi, belgesel niteliktedir ve gerçeğin bir kesitini yansıtır. Gerçeküstü düşünce bu alt yapı üzerine kuruludur. ¹ W. H. Fox TALBOT – 1830 yılında gerçekleştirdiği çalışmaları ile fotomontajın, daha doğrusu fotogramın öncüsü olarak bilinir. 1950’li, 60’lı ve hatta 70’li yıllarda yeni gerçeklik akımları ile yeniden canlandırılan fotomontaj, yüzyılımızın sanatsal düzeyine imzasını atan deneysel fotografi anlayışı içinde yeni […]Read More ›